Beykoz Şeyh Ethem Sırrı Kültür Merkezinde gerçekleştirilen sohbet, Kuran’ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra ise sohbeti yapmak üzere Prof. Dr. Hüsrev Subaşı kürsüye çıktı.
“Eski ruhumuzu kaybettik.”
Köyde yaşarken Anadolu yüreğimizin olduğunu ifade eden Hüsrev Subaşı, “Kapımızın önünden geçeni davet eder sen kimsin diye sormadan tanrı misafiri diye 3 gün misafir eder, yedirir içirir, ‘Niye geldin?’ diye sormazdık. İşte bunun adı Anadolu yüreğiydi. Geldik buraya köylü yüreğini kaybettik. Şehirli olabildik mi? Olamadık! Ne şehirli olabildik ne de köylü. Onun için de en kurnazı, en fırsatçısı biziz. Hiçbir kural bize çalışmaz” dedi. Subaşı, şöyle devam etti:
“Beyoğlu’nda çocukluğumu yaşadım. Beyoğlu’ndan küçük bir anımı anlatayım. Yıl 1959-62. Bizim oturduğumuz sokakta Rumlar vardı. Bir Rum kadının çocuğuna sözünü burada anacağım. Ramazan ayındayız. Rum ailenin çocuğu simitçiden simit almış simit yiyor. Bunu gören anne, “Sen utanmıyor musun? Müslümanlar oruçluyken sokakta hiç simit yenir mi?” diye kızdı ve eve aldı. İşte İstanbul bu idi. Şimdi İstabul…
“İnsan hayatı, güzellikleri tatmakla geçmelidir”
“İstanbul’da çok büyük güzellikler var. Biz geçim meşgalesi şartları içerisinde bu güzellikleri tatmada fırsat bulamıyoruz. Genç kalmak istiyorsan gez. Mütebessim olmayı arzuluyorsan gez. Kötü haberlere karşı, hastalıklara karşı dirençli vücut arzuluyorsan gez. Oturarak kendini geliştiremezsin. Oturarak değişemezsin. Oturmanın bana göre anlamı evden işe işten eve gelmektir, bu oturmaktır. Hani diyorlar ya hayat yemek içmek ve ihtiyacını gidermekten ibaret. Bunu başka canlılar da yapıyor. İnsan hayatı, güzellikleri tatmakla geçmelidir.”
Sohbet, hatıra fotoğrafı ile son buldu.
Kıraathane Sohbetleri
Çalışan gençliğe yönelik olarak geçtiğimiz ay ilki gerçekleştirilen Kıraathane Sohbetleri, talebe göre her ay İstanbul’un farklı ilçelerinde düzenlenmeye devam edecek.