İHH İnsani Yardım Vakfı
0
Bağış Yap
Takip Et
TR
TRY
Kapat
  • Biz kimiz
  • Ne yapıyoruz
  • Ne yapabilirsiniz
  • Oturum aç
Irak’ta Kurban
Kurban 13.02.2013

Mesut Özcan

Erbil’den hareketle Süleymaniye’ye

Irak ziyaretimiz Erbil’le başlıyor. Erbil Havaalanı yeni yapılmış ve gayet modern. Havaalanında çalışanlar arasında Filipinliler ve Sri Lankalılar da var. Ayda 250 dolar alıyorlarmış ve Katar’dakinden daha iyi şartlara sahip oldukları için buraya gelmişler. Burada kendinizi zengin Arap memleketlerinden birinde zannediyorsunuz. Kürtler kendilerine bir Dubai oluşturmak amacında herhalde. Bunun bir sebebi de, yetişmiş eleman eksikliği olabilir. Havalimanında tam anlamıyla bir kontrol söz konusu. Dışarıdan araçlar ancak belirli bir mesafeye kadar gelebiliyorlar.

Erbil-Süleymaniye arasında belirli aralıklarla kontrol noktaları bulunuyor. Çemçemal ve Süleymaniye’ye girerken inip pasaportlarla polis noktasına gitmemiz gerekiyor. Erbil’de de Süleymaniye’de de çok hızlı bir kalkınma var. Taksiler yeni model araçlardan oluşuyor. Süleymaniye’nin girişindeki kontrol noktası, bir sınır kapısından farksız. Burasının farklı bir yer olduğunu göstermek için gerekli ne varsa hepsi yapılmış.

Gece otelde değil, İHH’nın Süleymaniye’deki partnerinin ofis veya kamp mekânı olarak kullandığı bir dairede kılıyoruz. Sabahleyin bayram namazımızı bir çadırda kılıyoruz. Bir önceki sene Bağdat’ta Azamiye Camii’nde kıldığımız namazı düşünerek bir garip hissediyoruz. Pilav, et, tavuk gibi, sabah yemeye pek alışık olmadığımız yiyeceklerden oluşan bir kahvaltının ardından Halepçe’ye doğru yola çıkıyoruz.

Halepçe’deyiz

Kiraladığımız iki taksiyle, bir saat süren bir yolculuk sonrasında Halepçe’ye varıyoruz. Şehrin girişinde kimyasal bomba sonucunda ölenlerin anısına dikilen anıt dikkatimizi çekiyor. Burada yerel bazı yetkililerin de katıldığı bir program hazırlanmış. Dağıtım öncesinde kısa bir konuşma yapıyoruz. Dağıtım sonrasında müzeyi dışarıdan ziyaret ederek dönüş yoluna koyuluyoruz. Süleymaniye’de namaz molasının ardından yola koyuluyoruz ve Kerkük’e yola çıkıyoruz.

Kerkük’te geriye gidiyoruz   

Kürt bölgesinde yolların durumu daha iyi iken, oradan uzaklaştıkça yollar bozuluyor. Kürt bölgesinden çıktıkça kontrol noktaları da azalıyor. Kerkük, Kürt bölgesine göre geri kalmış durumda. Sokaklar çöp içerisinde. Belediye çalışmıyormuş. Türkmenler bunun federal bölgeye bağlanana kadar devam edeceğini söylüyor. Yol kenarlarında pek çok yeni yapılmış ev görüyoruz. Bu evleri bölgeye getirilen Kürtler yapmışlar ve bunların devlet arazisi üzerinde olduğu söyleniyor. Bir de Şii grupların böylesi evler yaptıkları, diğerlerinin ise böylesi bir hakları olmadığı söyleniyor. Şehirdeki hayata büyük ölçüde Kürtler hâkim olmuş. Bunun geri döndürülmesi o kadar kolay gözükmüyor. Türkmenlerin kullandıkları arabalar bile kuzeydeki Kürt bölgesindeki arabalardan daha eski ve düşük model. Bu da Kürt bölgesinde ciddi bir zenginleşme olduğunu gösteriyor.

Musul’da göstermelik güvenlik tedbirleri 

Kerkük’ten Türkmen bir şoför ile yola çıkıyoruz. Yalnız Musul girişinde durduruluyoruz, şoförün telefon numarası ve arabanın plakası alınıyor. Musul içinde de çok sık kontrol noktası var. Oteli zar zor buluyoruz ama bulduğumuza pişman oluyoruz. Kapıda otelin dört yıldız olduğu yazıyor, ama durulmayacak kadar berbat durumda. Güvenli olduğu için burasının tercih edildiği söyleniyor. Çaresiz katlanıyoruz.

Gece dışarı çıkıp Musul’un en işlek caddesinde dolaşıyoruz. Burası aydınlık bir cadde ama etrafta pek çok yerde elektrik yok. Otelde kaldığımız odanın tavanında ve perdesinde kurşun izleri duruyor. Kısa süre içinde şunu görüyoruz ki, işgal sonrasında Musul’un durumu çok kötüleşmiş. Burası, direnişin önemli merkezlerinden biri olmasının bedelini fazlasıyla ödemiş.

Ertesi sabah 9.30 gibi yola koyuluyoruz. Gittiğimiz yere ulaşana kadar yine çeşitli kontrol noktaları var, tek fonksiyonları insanların hayatını daha da zorlaştırmak. Çünkü gerçekçi bir kontrol yapıldığını söylemek zor.

İHH’nın partner kuruluşu Human Relief Foundation’dayız. Burası, gayet samimi bir kuruluş. İşlerini gayet düzenli yapmış olan kurum yetkilileri, programlı bir şekilde kurban dağıtımını gerçekleştiriyorlar. Bize kesim öncesindeki ve sonrasındaki kayıtları da vererek önceki gün yaptıkları işleri de gösteriyorlar. İHH’nın sağladığı desteğin onlar için ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.

Kerkük programımız

Ardından zaman kaybetmeden Musul’dan ayrılıp Kerkük’e doğru yola koyuluyoruz. Yolda Türkiye’den gelmiş pek çok tırla karşılaşıyoruz. Erbil içine girmeksizin kenar yollardan geçerek Kerkük’e devam ediyoruz. Erbil’e girmek için ayrı bir belge çıkarmak gerekiyormuş ve bunun hazırlanması da bir saati buluyormuş. Bu, Erbil’in ve Kürt bölgesinin farklı olduğunu göstermek üzere gerçekleştirilen uygulamalardan biri.

Kerkük’te ilk iş olarak kurbanların kesildiği bölgeye gidiyoruz. Burası Arap mahallesinin hemen yanında. Mahallenin durumu pek iç açıcı değil. Kürtler şehirde yönetimi ele geçirdikten sonra ihmal edilen yerlerden birisi de burası olmuş. Musul’dakine benzer şekilde burada da kesim gayet düzenli bir şekilde yapılmış. Oradaki Türkmenlerle konuşurken uzun yıllar önce Kanada’ya göç etmiş birisiyle tanışıyoruz. İran-Irak savaşı sırasında askerlik yapmamak için kaçtığını anlatıyor bize.

Kerkük’te kendimize otel bakıyor ve en azından Musul’dakinden iyi bir otelde karar kılıyoruz. Irak petrollerinin yaklaşık yarısının Kerkük’te üretilmesine rağmen gelirin nereye gittiğinin kimse tarafından bilinmediği, özellikle yönetici olan kişilerin parayı kendi hesaplarına geçirdikleri söyleniyor. Kerkük polis müdürünün Şarm el-Şeyh’te üç tane villa satın aldığı iddia ediliyor. Hakikaten de kuzey bölgesi ile karşılaştırıldığı zaman, petrol buradan çıkmasına rağmen, şehrin bakımsızlığı ve pisliği paranın başka yerlere gittiğini gösteriyor.

Kerkük’te İHH’nın partner kurumları aracılığıyla dağıtım yapıyoruz. Dağıtımın ardından dernek merkezine hareket ediyoruz. Orada dernek başkanı ve diğer arkadaşlarla uzun uzun konuşuyoruz. Bize, Türkmenlerin haklarını savunacak ciddi bir alternatifin henüz ortada olmadığını ifade ediyorlar.

Daha sonra bir Şii Türkmen gazetecinin getirdiği ve komşusu olduğunu söylediği bir kız çocuğunu görüyoruz. Bomba patlaması sonucunda kolunun birisi yarısından kopmuş ve iki gözü kör olmuş. Ayrıca yine yüzünde bombanın ciddi izleri var.

Son günümüz

Yeniden Erbil’deyiz. Erbil Kalesi’ni gezdikten sonra biraz çarşıda dolaşıyoruz. Bir yandan gayet eski dükkânlar faaliyetlerini sürdürürken, hemen yanlarına alışveriş merkezleri yapılmış. Ama hijyen ciddi bir sorun olarak dikkatimizi çekiyor. Cuma namazı için beklerken ve biraz dinlenirken, Türkiye’den buraya inşaat işlerinde çalışmaya gelmiş Türkiye Kürtleri ile karşılaşıyoruz. İşlerin eskisi kadar iyi olmadığını, çalıştıkları zaman paralarını almada bazen sorunlar yaşadıklarını anlatıyorlar. Belirli aralıklarla oturma izni almak için bürokrasi ile muhatap olmaktan da şikayetçiler. Çifte vatandaşlık ve buranın vatandaşlığı için altı yıl beklemek gerektiğini dile getiriyorlar. Cuma namazının ardından otelden eşyalarımızı alıp dönüş için havalimanına doğru yola koyuluyoruz.